Kalite sıfır!
03 Aralık 2025, Çarşamba

HAKKI YALÇIN

Kalite sıfır!

Futbol namına zerre kadar kalite yoktu, gerçek anlamda mücadele ve teknik adamlık adına oyunu okumak da yoktu. Derbide sadece "korkaklar kazanamaz" gerçeğinin sonuca yansıması vardı. İki teknik adam da beraberlik protokolünü gönüllerinde yapmışlardı. Hiçbirinin sonuca bakıp üzüldüğünü de zannetmiyorum. Galatasaray'ın beraberliğe mazereti vardı ama bu şartlarda kazanamayan Fenerbahçe'nin konuşacak hiçbir şeyi olamaz. Çünkü maçtan önce lider olmaya aday gösterilen Fenerbahçe'nin ne teoride ne pratikte bu maçı kazanmak için sahada oluşturduğu bir güç yoktu. İkinci yarıda yapay bir baskı ve son dakikada atılan gol. Hiç kimse sorumluluk almadı.

Maçtan önce tribünlerdeki muhteşem tabloda rahmetli Lefter'in harika bir görüntüsü vardı. O güzel insanları bir daha bu topraklarda göremeyiz. Çünkü insan kalitesine yatırım yapılmayan bir ülkeyiz. Gerçek bir beyefendi olan Lefter'in kaptanlık bandı şimdi Skriniar gibi zarafetten ve insanlıktan uzak birinin kolunda. Skriniar maç boyu sahadaki en zalim ve kışkırtıcı adamdı. Sara'nın bileğine bastığı vahşi pozisyona kırmızı kart gösterilmeyen, maçın sonlarında ceza çizgisi önünde Sara'ya kartlık faul yapan ama maçı kartsız tamamlayan bu kaptan da adam şimdiki zamanın sembolüydü. Sane'nin attığı golde akan boyaları da caba! Böyle bir adama kaptanlık bandı takanlar "eserleriyle" ne kadar gurur duyuyorlar acaba?

Galatasaray, sezon başından beri futbolla barışık değil ama her şeye rağmen kazanabileceği bir maçı Okan Buruk yüzünden 2 puanlık kayıpla kapattı. Maçın sonlarında oyundan almak yerine, Fenerbahçe'nin doldur boşalt sistemine karşı Osimhen'i birkaç dakikalığına stoper pozisyona sokmak bile maçı kurtarabilirdi. Yenilen golde dikkatleri çeken gencecik Arda da harcanmamış olurdu. Sahaya kazanmak için çıkmayan Galatasaray bu beraberlikle hala lider olmayı avantaj sayabilir ama ligin ikinci yarısındaki zorlu deplasmanlar hesaba katıldığında bir puanlık farkın "hiçbir şey" olduğu da ortada!

Beşiktaş'ın "damlaya damlaya göl olur" hesabı topladığı puanlar, üst katlardaki farkı azaltıyor görünse de "büyük denizlere açılma düşüncesi" hala askıda. Böyle bir futbolla da bu pek mümkün görünmüyor. O yüzden siyah beyaz filmlerin mutlu sonlarına duyulan özlemin Kara Kartal'ın umutlarıyla aynı olduğuna inancım yok! Arada bir takım oyununun şekillenmesine gelince; "bir zahmet olsun o kadar!"

Trabzonspor diğer büyükler gibi milyonlarca dolarlık kadro zenginliğine sahip değil ama yürekli oynayan futbolculara sahip. Yenik duruma düşseler de maçı çevirecek kadar inançlı oynuyorlar, bunun tanımlaması galibiyet sadakati. Onuachu'nun attığı gollerdeki estetik bir yana, verdiği mücadeleye de iyi bakın. Kendi alanına gelip top çıkaran kaç santrfor var? Fatih Tekke'nin takıma katkıları inkar edilemez. Kendisiyle barışık olan teknik adamların başarısı kaçınılmazdır zaten.

Sosyal medyada ve televizyonlarda hakem eskilerinin kışkırtıcı yorumlarına bakıyorum da istedikleri tek şey hakemlikte göremedikleri itibarı yorumculukta bulabilmek. Oysa birçokları hakemlikte adaletin canına okumak ve kabadayı teknik adamların karşısında iki büklüm olmaktan sanık. Saygınlığın özne olmadığı bir sistemde ucuz yorumculuk pahalıya mal olur. "Böyle adamların ağzının içine düşenlerin biraz da harcanan çocuklarının derdine düşmesi rica olunur" diyeceğim ama duyarlı insanlar gittikçe azalıyor.

BİZE ULAŞIN