Cesaret ve umut!
Kaç yıllık günahlarını kusuyor futbol. Hakemi, futbolcusu ve yöneticisiyle bu koku çürümüş ve yozlaşmış zaman kokusu. Hadım edilmiş ahlak, kıyıya vurmuş insanlık atıkları. Paraya tapına tapına kudurma noktasına gelenler ve yitirilen güven.Bu meselenin ortaya çıkarılmasını sağlayan TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, TFF Birinci Başkan Vekili Mecnun Otyakmaz ve yönetim kurulu adalet şantiyesidir. Bu ülkede spor adamlığını ve ahlaki değerlerin özne yapıldığını belgeleyen bu insanlara hepimiz bir teşekkür borçluyuz. Onların cesaretidir bu kapıların açılmasına yol açan! Yakılan meşale de tüm zamanların en anlamlı eylemidir. Pisliklere kim bulaştıysa kariyerine ve bulunduğu makama bakılmaksızın bedelini ödemelidir.
Para insanları avuçlarının içine aldıktan sonra yıkılmadık değer bırakmadılar. Düdüklerini sattılar, formalarını sattılar, çocuklarına bırakacakları isimlerini bile sattılar.
Ahlaksızlığın kendini göndere çektiği yerde, gözleri paradan başka bir şey görmeyenler orta yerde! Bu ülkede her türlü ahlaksızlıkta kariyer yapanlara bırakın cezayı, plaket verilmediği kaldı. Ne büyük utançtır ki yaptıkları yanlarına kaldı! Bakmayın havalarına, onlar haram kazançla yaşadıklarını zanneden ve ayıp nedir bilmeyen kayıp insanlardır!
Ama serveti onuruyla ölçülen insanlar da geçti futbolun içinden.
Ramazan Günaydın, Milasspor'da futbol oynamış, hayatın alt katında hiçbir lükse öykünmemiş bir insandı.
Bundan 12 yıl kadar önce 59 yaşında öldü. 1995 yılında Spor Loto'dan 65 bin 500 lira kazanmıştı, o parayı hiçbir karşılık beklemeden hayır işlerine harcadı, muhtaçları eliyle buldu yardım etti.
Aynı ceketi 10 yıl giydi gocunmadı.
Hayatın onurlu bir işçisi olarak bu dünyaya veda ederken şerefli bir isim bıraktı. Kendisini hiç tanımadım ama böyle bir adamı yıllar sonra hatırlatmak benim için şereftir.
Hafızamız yerinde duruyor. 1970 yılında İtalya ve Fransa'da milli felaket haline gelen bir virüs bizim ülkemizi de etkisi altına almıştı. Radyo anonslarıyla kan aranıyordu ve stoklar tükenmişti. Bataklıklardan toplanan sülüklerin satışları el altından iyi fiyata gidiyordu. Kişi başına 7 sülük. Kanını sülüklere emdirenler sözde damarlarını temizletiyor ve virüsten korunduklarını düşünüyorlardı. Bu cehaletin bedeli; vücuttan açığa çıkan kanın, kanla bulaşan hastalıkları beraberinde getirmesiyle ödenmişti.
"Futbol bu yazının neresinde?" derseniz insanların kanına işleyen sevdasında! "Sülükler nerede?" derseniz! Onlar her yerde!
Yeni yıl bizler için henüz yazılmamış bir mektup ama her şey yüzünden okunuyor insanların. Yaşlı bir okuyucum mail atmış bana; "bir futbol zevkim vardı onu da elimden aldılar. Bu pisliklere kim karıştıysa cehennemin dibine kadar yolları var. Onların yüzünden sadece gözlerim değil içimdeki çocuk bile yaşlandı."
O yüzden gelecek yılın sağlık, barış ve huzur içinde olmasını diliyoruz.
Vicdanı ve insanlığı bulacağımız aydınlık bir dünya ve temiz futbol düzenini umut ediyoruz. Umut her zaman yolunu bulur. Çünkü her gelen yıl yeni umuttur. Yıkılan hayallerimizin altında kalmak yerine ayağa kalkmak gerekiyorsa kalkmalıyız. Çünkü hayat bir renk cümbüşü olduğu kadar cesarettir! Bizler de İbrahim Hacıosmanoğlu ve Mecnun Otyakmaz kadar cesur olmalıyız.
