Karton!
Ligin ilk yarısı bitti ama bir şeyler de bitti. Futboldan başka her şeyin konuşulduğu bir dünyanın içindeyiz. Magazinle futbol kardeş kardeş yaşarken, kimileri teşhir salonlarında itibarsızlık konulu dizi filmin içinde, kimileri reklam filminde! Böyle bir zaman diliminde ligin ilk yarısında futbolun oyunda kalma süresi kimi ilgilendirir? Kara para kasaları sosyal medyayı istediği gibi yönlendirirken, rakiplerinin bileğine basmayı "erkeklik" sayan zalim futbolcular bataklığı timsahlarını beslerken, hakemi, yorumcusu ve futbolcusu yasadışı paranın "tutkalı" olmuşken, elde kalanlarla idare edeceğiz öyle mi? Öyle! Çocuklarımız adına ne büyük tehlikedir ki; "bu ülkede kaliteli insan sayısının artmasından endişe ediliyor!"
Ligin ikinci yarısında Fenerbahçe ve Galatasaray arasında bir mücadele olacak. Ama ortalık toz duman haldeyken futbol özne olacak mı? Sosyal medya ve futbolun ağaları ortalığı gererken, insanlar birbirine mi girecek? Çünkü başı sıkıştığında her yolu mubah sayanlar için barınaktır futbol. İçine her türlü kiri barındıran ve kestikçe uzayan bir tırnaktır futbol. O yüzden dileklerimiz bellidir. Yeter ki rekabetin koşullarına gölge düşürülmesin, puan cetvelinin altında da üstünde de sportmenlik ve adalet duygusu öne çıksın.
Hep başrol artistlerinden, milyonlarca dolarlık kadrolara sahip olup sızlanan ağalardan bahsedecek değiliz. Benim için ligin ilk yarısında en özel teknik adam Kocaelispor Teknik Direktörü Selçuk İnan'dı. Takım sezona kötü başladı ama Kocaelispor Yönetimi teknik direktörünün arkasında durdu. İyi futbol oynarken kaybeden takım kendini onardı, ardından da kaliteli işler yaptı. Helal olsun.
Kısa metrajlı bir film sahnesi. Gözleri görmeyen bir adam sokakta dileniyor. Önündeki kartona "körüm ve açım" yazılmış. Yoldan geçen insanlar adamın önündeki kutuya tek tük bozuk para atıyor. Sonra bir işkadını adamın önünde duruyor, adamın ayakkabılarını yoklayarak işaret veriyor ve kartonu ters çevirip çantasından çıkardığı kalemle bir şeyler yazıp gidiyor. Adamın önünden geçen insanlarda aniden bir değişim yaşanıyor ve kutu parayla doluyor. İşkadını akşamüzeri yeniden geliyor, gözleri görmeyen adam kartona yazan kadını fark ediyor ve soruyor; "ne yaptınız da böyle oldu?" Birden karton levhanın üzerinde yazılanları okuyoruz. "Güzel bir gün ama ben bunu göremiyorum." İşte sizlere anlatımın gücü!
Anlatabilmek sanattır, sözcüklerdir insanı büyüten. Bir cümlenin etkisi bazen bir kitaba bir filme bedeldir. Konuşmadan da harika bir ifade gücü olabilir ama yürekleri kin ve nefretle dolanlar çoğalırken, kalbi kasıklarında atanlar, çamur adam şenliklerinde pusuya yatanlar itibar görürken iyiliğin ve güzelliğin hükmü kalmadı. Son güzel insanlar çocuklar için dünyayı ayağa kaldırırken hiçbir zaman ayağa düşmediler. Soylu inatlarıyla ayağı kırık atlarını denize sürerken bile.
Peki, ben bu yazıyı niye yazıyorum? Dilimden anlayan okuyucularımla aynı yolda birkaç dakikalık vicdani bir yolculuk yapmak için. Onlar da kartona bir cümle yazsın diye. "Vicdanım varsa görebilirim!" Bir kulüp başkanı hapse girdi, aynı kulübün başkanı gözaltında. Ama vicdanın rengi yoksa; adı o biçim dolandırıcılığa karışan teknik direktör neden 30 saniye bile sorgulanmadı?
