Özgüven!
Fenerbahçe, Konya karşısında istediğini rahatça yaptı ve farklı kazandı. İki ayrı devre iki ayrı Fenerbahçe. Futbolda neticenin geçer akçesi gol olsa da maçın ilk yarısında kaçan gollerdeki manzara, atılan gollerden çok daha aksiyon ve heyecan yüklüydü. İlk yarıda tarihi bir fark olabilirdi. Bu kadar kolay kazanan takımda öne çıkan en anlamlı gerçek; özgüven. Takımın itici gücünü ve galibiyetin otoritesini geliştiren de bu duygu. Ama ikinci yarıda birçok şeyin tersine dönmesi de şaşırtıcı bir görüntü. Fenerbahçe son dakikalarda dördüncü golünü atsa da ikinci yarıda kendi kale önü lunapark gibiydi.
Gecenin en özel adamı maçın ilk yarısındaki Talisca'ydı. Pozisyonların etrafında dolaşmaktansa içine dalmayı seven bir Talisca vardı sahada. Attığı ikinci gol posterlikti. Gollerin dışında kaç zamandır lig maçlarında ilk kez bu kadar diri bir Talisca izledik. Futbolda buna kendini yeniden keşfetmek deniyor. Seyir zevkine öncülük eden Asensio büyülü bileklerin gösterisindeydi. Kaleci Ederson'a da parantez açmalıyım. Kalecilik dersi verdi. Topu oyuna sokuşuyla, yer tutuşuyla ve maçın ilk yarısında ceza sahası dışındaki kafa vuruşuyla.
Galatasaray, Antalya'da maçın başında işi bitirdi. Sane'deki sihir pozisyonların tasarımındaki en önemli etkendi. Bu adam aklının da ışığını kullanıyor ayaklarının da. Yetenek ve emek bir araya gelince "sanat" oluyor. Seyrine de doyum olmuyor. Osimhen Antalya'da kendi içinde bir yolculuktaydı, ilk yarıda 3 net pozisyonu harcadı. Büyük ressamların hata payları attığı golle affolur ama Osimhen'de geçen sezondan farklı bir duruş var. Ucuz faullerde hakeme yönelik oynarken, heybetine yenik düşen halleri ondaki doğallığa sekte vuruyor.
Okan Buruk'un ikinci yarıda yaptığı değişikliklerin, Galatasaray'ı "aküsü boşalmış" hale dönüştürmesinin sebebi olduğunu söylersek, ikinci yarıdaki Galatasaray'ın kale öne manzaralarını delil olarak gösterebiliriz. Bu takımda bazılarında inatla ısrar etmenin alemi yok, olmayınca olmuyor. Icardi'nin golünü "benim de çorbada tuzum bulunsun" diye yorumlamamak gerek. Böyle vuruşlar ustalara hastır, onun mazisine de saha içindeki zarafetine de ödüldür.
Beşiktaş, büyük maçlarda küçük düşündüğü için kazanamıyor. "Hüzün ikramiyesiyle" yetiniyor!" İki farklı öne geçtiği Trabzonspor karşısında bir kişi eksik kalmanın mazereti olamaz. Sadece savunmayı düşünen korkak düşüncelerle kan bağı olabilir. O yüzden Beşiktaş'ın bu sezon büyük hedefler peşinde bırakın koşmayı yürümesi bile mümkün değil. Trabzonspor'a gelince, eldeki kadroya bakıldığı zaman Onuachu'nun yokluğunun ne kadar anlamlı bir ihtiyaç olduğu gözüktü. Ne olursa olsun 2 farklı yenilgiye Trabzonspor'un gösterdiği reaksiyonun alkışlanacak bir yanı vardı. H H H
Recep Uçar, bu sezon Konyaspor'la ilişkisi kesilen ve şimdi Rizespor'da görev yapan bir teknik adam. Kalitesiyle duruşuyla da zarif bir adam. Teknik adam öğüten değirmene dönüşen futbolun geri dönüşümü beklendiği gibi olmuyorsa, Recep Uçar gibi güzel insanların gittiği yerde ışık saçması en güzel cevap oluyor. Futbolun çirkef kabadayılara, etiketli yabancılara, özel bir zaafı olabilir ama bizler kendi halindeki yürekli insanların yanında olduğumuzu da belirtmek zorundayız! Daha önce İlhan Palut ve bu hafta Burak Yılmaz'ın istifa ederek kulüplerinden ayrılma tarzını da "delikanlı duruş" olarak tanımlayalım. Delikanlı duruş bu ülkede çok bulunan bir şey değilken!
