Bodoslama gitmek intihar olur
22 Ekim 2025, Çarşamba

ENDER BİLGİN

"Bodo"slama gitmek intihar olur

Daha önce de yazdım.
Galatasaray'ın Liverpool zaferi ancak Bodo'yu yenerse değer bulabilir.
Dikkat ederseniz "anlam" demiyorum, "değer" diyorum. Liverpool galibiyeti tarihe geçen büyük bir zafer olarak her şartta anlam taşır. Ancak matematiksel olarak, Bodo ve Union SG maçları da kazanılınca gerçek değerini bulabilir!
Geçen sezon Tottenham galibiyetinin ardından AZ, Malmö ve D.Kiev maçlarında yaşanan hayal kırıklıkları hala hafızalarda.
Dolayısıyla oyun ve puan stratejisi mutlaka buna göre planlanmalı. Okan Buruk ve ekibinin bu bilinçte olduğuna eminim. Hoca'nın hatalardan ders çıkardığını Liverpool maçında da gördük.
Benim tedirginliğim Liverpool karşısındaki güçlü galibiyetin, Tottenham maçından sonra olduğu gibi geçici bir körlük yaratıp, yaratmayacağında.
Maç planında olmasa bile oyun içinde bölüm bölüm kibire kapılarak oynamak, düzenden uzaklaşmak, özetle taktik disiplini geri planda bırakmak çok pahalıya patlar.
Bodo Glimt neredeyse her maçta 125 km. civarında koşan, dinamik, atletik ve disiplinli bir takım. Kalitesi Galatasaray ile mukayese bile edilemez.
Ama oyun içinde küçük bir zaaf bile gösterseniz faturayı ödetebilecek potansiyele de sahipler. Sonuç olarak, "doğru oyun" Galatasaray'a net bir galibiyet getirir. Aksi durum, anlamsız bir kayıp ile neticelenir.

TEDESCO LİDER Mİ?

Sizce Domenico Tedesco bir lider mi?
Hiç emin değilim. İyi bir teorisyen mi?
Evet. Peki, güçlü bir mental yapısı var mı? Şüpheli. Zorlu bir kriz ortamında takımın doğru şekilde sevk-idare edebilir mi? Şüpheli. Bu yazdıklarım elbette bana ait, sübjektif tespitlerdir.
Tedesco'nun geçmiş iş deneyimleri ve Fenerbahçe'deki aşağı yukarı 45 günlük icraatından bana göre böyle bir portre çıkıyor. Peki, önümüzde bu görüntüde bir hoca varken ve Fenerbahçe son derece kaotik bir dönemden geçerken, takımın başında iyi bir teorisyen mi görmek istersiniz?
Yoksa oyuncularını ve rakiplerini çok iyi tanıyan, inançlı, kararlı, tutarlı ve güven veren bir teknik adamı mı?
Konu aslında bu kadar basit.

KARAMSARLIK

Beşiktaş'ın renklerinde siyah da var beyaz da… Keder de var sevinç de… Sıkıntı da var umut da… Beşiktaş'ın genlerinde zorluklara boyun eğmek değil, zorluklarla mücadele etmek var. Şartlar ne olursa olsun vazgeçmemek var. "Şerefli ikincilik" ve "Beşiktaşlılık duruşu" gibi kavramlar bu gerçeklerden dolayı belleklere kazındı.
Ama son zamanlarda ağır bir "karamsarlık yükü" camianın omuzlarına binmiş durumda.
Futbol takımının son yıllarda Ekim, Kasım gibi şampiyonluk yarışına havlu atması sıradanlaşan bir başarısızlık hikâyesine evrildi.
Bu durumun yıllar içindeki yönetim yanlışlarından kaynaklandığı herkesin malumu.
Sıkıntı, yanlışa yeni yanlışlar eklemekte! Bilinen ama çözüm üretilemeyen sorunları burada uzun uzadıya sıralayacak değilim. Benim garibime giden şey, Sergen Yalçın gibi camianın içinden çıkmış bir teknik adamın başarısızlığı kabullenen, "uzun ve zor bir yol" ifadesiyle karamsarlık ve çözümsüzlük barındıran bir ruh haline girmiş olması.
Gerçekçi olmaya lafım yok ama herkesin bildiği, kendisinin de televizyon yorumcusuyken bas bas bağırdığı şartlar zaten buydu.
Hal böyleyken haftalardır bir arpa boyu yol kat edememek ve üzerine de bu şekilde karamsar bir görüntü çizmek, çözümün değil sorunun parçası olmak anlamına gelmiyor mu?

BİZE ULAŞIN