Geldiği gibi gitti mi?
24 Eylül 2025, Çarşamba

ENDER BİLGİN

Geldiği gibi gitti mi?

Ali Koç yedi yıl önce yirmi yıllık Aziz Yıldırım iktidarını 12 Bin oy farkla yıkarak geldiği Fenerbahçe başkanlığından, yedi yıl sonra 257 oy farkla Sadettin Saran'a mağlup olarak ayrılmak zorunda kaldı. Yedi yıllık süreçte kazanabileceği yirmi bir kupadan sadece birini alabildi. Şampiyon olamadı.
Otuz derbi maçın beşini kazanabildi. Yirmi yıllık rekor seriler altüst oldu.
Futboldaki saha sonuçları tam bir kâbus olarak hatırlanacak. Dokuzu sözleşmeli, üçü geçici olmak üzere on iki teknik adamla çalışıp, yüzün üzerinde transfer yaparak bu noktaya gelmek inanılır gibi değil.
Elbette doğru yapılan işler de var. Mali anlamda sürdürülebilir bir ekonomik yapı oluşturmak yabana atılamaz. Olimpik branşlardaki olumlu süreç aynı çizgide devam etti.
Basketbol takımının Eurolig şampiyonluğu da büyük bir başarıdır. Ancak yedi yıllık bir Z raporu alınacak olursa futbolun belirleyici olduğu sportif başarı ve transfer tutarlılığı açısından olumlu konuşmaya imkân yok.
Ali Koç yaşattığını yaşayarak gitti. Bir daha gelir mi bilemem.
Eğer gelecek olursa bu döneminden ders almayı başarması lazım. Çünkü insan ancak düştüğünü anlayabilirse ayağa kalkmayı başarabilir!

RADİKAL KARARLAR GEREK

Fenerbahçe'nin yeni başkanı Sadettin Saran'ı zor bir görev dönemi bekliyor. Umarım kazanma inançları bu göreve hazırlıklı gelmelerini de sağlamış olsun...
Çünkü yeni yönetim sportif ve mali açıdan tam anlamıyla hazır olmayı gerektiren yirmi aylık zorlu bir süreç yaşayacak.
Futbol takımı için acil radikal kararlar almak gerek. Aslında Devin Özek ve Domenico Tedesco'nun usulen istifa edip, yeni seçilen Başkan'a tercih hakkı vermeleri gerekir.
Olur mu? Hiç sanmıyorum.
O halde yapılacak ilk iş yeni bir Sportif Direktör seçmek olmalı. Özek ile bu iş yürümez.
Onu ancak dış ilişkiler sorumlusu yapabilirsiniz.
Futbol aklı Aykut Kocaman gibi takımın genetiğine ve futbol bilgisine sahip bir üst kimlik olmalı.
Tedesco'ya geldiği ülke ve takımın yapısı daha iyi anlatılmalı. Bu anlamda yerli antrenör ekibi de desteklenebilir.
Futbolcularla, özellikle yabancı oyuncularla sıkı bir konuşma yapmak da şart. Hem pabucun pahalı olduğunu, hem de sözleşme şartları konusunda rahat olmaları gerektiğini anlatmak gerekir. Sonrasında mali yapıya ilişkin düzenlemeler için çalışacaksınız. Sponsor katkılarının eksilmemesi, bankalar birliğinden çıkış adına yapılacak işlerin hız kazanması önemli.
Bu arada başta erkek basketbol takımı olmak üzere diğer branşların yarışçı özelliğini de korumak zorundasınız. Yeni yönetim, Ali Koç'a tepki oylarıyla bu göreve seçildiğini göz ardı etmemeli. Kredisiz başlıyorlar.
Her şey saha başarısına bağlıyken "pardon" deme şansları olmadığına göre, "ya hep ya hiç" diyecekler.

GALATASARAY NE YAPSIN?

Galatasaray Süper lig ve Şampiyonlar Ligi arasında gece ile gündüz gibi kalite farkı olduğundan garip bir çaresizlik yaşıyor.
Avrupa'daki orta seviye bir takımın fizik kalitesi, atletizmi ve taktik disiplini ise bize göre fersah fersah ileride olduğundan kalite olarak önde olsanız bile bunu skora yansıtamıyorsunuz.
İşte, Konya maçı.
Konyaspor eli yüzü düzgün bir takım olmasına rağmen Galatasaray neredeyse hiç sıkmadan net bir galibiyet aldı. Son bölümdeki Konya baskısı sizi yanıltmasın.
Maç çoktan bitmişti. Yine de Galatasaray'ın kendi içinde çözmesi gereken dertler var. İlk sırada fizik kaliteyi yükseltmek geliyor. Mevcut görüntü iyi değil. Ayrıca Sane'nin vurdumduymaz hali düşündürücü.
Okan Hoca onu kazanabilmek için sürekli oynatıyor ama bu haliyle bir gün size patlatıverir.
İcardi'nin de bir an önce kilolarından kurtulup, eski maç ritmini bulması gerek.
Çare Osimhen. O da Alanya karşısında yarım saat oynayabilirse, Liverpool maçına hazır bir şekilde çıkabilir.
Bu arada lig şimdiden bitmiş gibi konuşanlar Galatasaray'a en büyük kötülüğü yapıyor.
Şampiyonlar Ligi'nin yıpratıcı etkisi henüz yaşanmadı. Adım adım gitmek lazım. Daha bu köprünün altından çok su akar.

BEŞİKTAŞ'I BEKLEYEN TEHLİKE

Beşiktaş için en büyük tehlike şampiyonluk yarışından uzak kalınca yeterince eleştirilmemek olur.
Oysa ne kadar rahatsız edici bir kabulleniş bu.
Asırlık camia böyle bir alışkanlık yaşayabilir mi? Mevcut yönetim ve Sergen Yalçın'ın eylem ve söylemleriyle önce bu çaresizlik halinden uzaklaşması gerekir.
Sorunları göz ardı etmekten ya da Pollyanacılık oynamaktan bahsetmiyorum.
Ama puan kayıplarına isyan etmek, yenilgiyi kabullenmemek, şampiyonluk yarışının doğal parçası olduğunu dosta düşmana unutturmamak lazım.
Erteleme maçları iyi olmadı. Eksik çok.
Kaybedilen iki deplasman maçından sonra Kayserispor'a karşı iyi ya da kötü oyuna takılmadan sonuç odaklı bir strateji geliştirmek gerekiyor.
Yukarıda sözünü ettiğim görüntü rakiplerin sizden çekinmesini engeller.
Kayseri'de çekinmeyecek.
Beş maçta dört beraberliği varken, ilk galibiyetini almaya odaklanacak.
Beşiktaş bu durumu kendi lehine çevirmeli.
Rakipler bir büyük takımdan çekinmiyorsa, artık sizin için her maç zor hale gelir.
Beşiktaş açısından en büyük tehlike budur.

BİZE ULAŞIN