İzmir'deki stat atmosferinin Fenerbahçeli oyuncuların yaşaması muhtemel 'zafer sarhoşluğuna' ilaç olmasını bekliyordum. Feyenoord galibiyeti sonrasında, Benfica eşleşmesi öncesinde takımın aklının karışması seçenekler arasındadır. Ancak sahada çarşambaya konsantre olmuş mücadeleyi yarıda kesmiş, çözümün kendi kendine olacağını zanneden "durgunlar" grubu vardı. Nekendileri memnunduyaptıkları işten nede seyredenler. Bir anda zamanda yolculuk gerçekleşti ve Fenerbahçe geçen sezona geri döndü. Göztepe maçı yapabileceğien maksimum temasla oynadı. Topu kaptıran faulü yapıyor, topsuz alanda bile nefeslerini rakibin ensesinde hissediyorlardı. Gerginliklerin yaşanması kaçınılmazdı, Jhon Duran'ın dirsekli itişmesinde kırmızı kartın sınırı da vardı. İki takımında top rakibe geçtiğinde kontrole geçmesi, gol şansını duran top olasılıklarına bırakması da teknik adamların seçimi. Üst düzey mücadele edip koşan Göztepe'nin 10 kişi kaldıktan sonra bile, sayılar eşitmiş gibi karakter koyması da saygı değer. İrfan Can Kahveci oyuna girene kadar sadece sol kanattan akın deneyen, merkez hücumlarda çalışılmış aksiyon gösteremeyen, kornerlerde 1.90'lık devlerine topu değdiremeyen klasik Mourinho takımı. 4 gündebu kadar inişli-çıkışlı bir grafik elbettekabul edilemez. Mert Müldür'ün gizli bek çıkışlarını Skriniar'ın yapamaması da tek kanatlı atak opsiyonunun nedenlerinden. Fred'in oyundan alınmasıyla "doldur-boşalt" emri gelmişti zaten. En-Nesyri kaçırdı fırsatları bu kez. Uzatma dakikalarında CenkTosun'un fırsatçı aklını kullanması,penaltıyı alması Oosterwolde'nin atılmasıyla10'a 10 oynan maçta son sözüsöyleme şansı da getirdi. Talisca kaçırdı. Büyük balık kaçtı.