METİN TEKİN: Bu oyun liderliği hak ediyor
İlk defa 3'te 3'le başlanmış bir Şampiyonlar Ligi grup aşamasının ardından bunun sebeplerini dünkü Monaco maçında gördük. Evet, belki kazanamadı Beşiktaş ama oyunu ele alış bakımından grup liderliğini hak eden bir takım oyunu gördüm. Talisca yoktu, Oğuzhan onun yerine çekildi, Tolgay orta sahadaydı. Oğuzhan'ın o bölgedeki en iyi oyunu oynadığını düşünüyorum. Tolgay'ın da özellikle Şampiyonlar Ligi performansı Beşiktaş için çok önemli.
Tamam, kendi sahanızda oynuyorsunuz ama geriye dönüp bakıyorum... Hiçbir zaman uluslararası düzeyde kendi oyun gücünü bu kadar iyi anlatabilen bir Beşiktaş inanın izlemedim.
Belki oyunun son 5 dakikalık bölümünde pozisyon veren bir Beşiktaş vardı ama oyunun genelinde topa sahip olmada ve özellikle pas yapmada sezonun iyi oyunlarından biriydi.
Beşiktaş'ın şu an ligdeki konumu Şampiyonlar Ligi'yle kıyaslayınca aynı yerde olmayabilir ama kalitesi ligin üzerinde. Grubun ilk maçından önce telaffuz ettiğim için söylüyorum. Beşiktaş'ın, Bayern Münih, Barcelona, Real Madrid gibi majör takımlar hariç herkesle yarışa girebilecek kadro ve oyun kalitesi var. Özellikle bu beraberlik sonrasında da gruptan çıkmanın, hatta lider çıkmanın hakkı olduğunu düşünüyorum.
Bireysel performanslara gelirsek; kafamda geldiği gün çok soru işareti olan Babel'in bir kez daha bu seviyenin oyuncusu olduğuna şahit olduk. Dün harika değildi belki ama bu seviyenin oyuncusu olduğunu gösterdi. "Büyük maçlarda oynayamıyor" denilen Oğuzhan öne çıktı. Bu takımda Avrupa markalı Talisca ve Negredo'nun kenarda oturduğunu varsayarsak; doğru kullanımla birçok şeyi hayal ettirebileceğini gördük.
Sonunda Monaco'nun da çok önemli bir kadro olduğunu söyleyemeyiz ama çok önemli bireysel yetenekler olduğunu söylemek yanlış olmaz. İki maçta alınan 4 puan Beşiktaş'ın hangi seviyede olduğunun belgesidir.
GÜRCAN BİLGİÇ: Şenol hoca ezber bozdu!
Şenol Güneş "kaybetmemek" istediği maçlar haricinde, özellikle de Şampiyonlar Ligi'nde sistem veya anlayış değiştirmeden oynattı takımını. 3'te 3 yaparken de bu anlayışıyla hükmetti sahaya. Porto'yu da şaşkınlığa uğratırken, Monaco'yu da oyuna mahkum ederken, ofansif dizilişinden ödün vermeden oynadı. Bu kez Talisca'yı kulübede yanına aldı. Rakibin üç orta sahasına, kendi dizilişinde eşitlik getirmek istediğini söyledi gerekçe olarak. Maçın aklına uymayı tercih ederek, kendi ezberini bozuyordu. Bu argüman, kaybedecek şeylerin olduğu zaman geçerli. Dokuz puanın varsa, riski rakibinin almasını beklemek doğal strateji aslında. Ama dediğimiz gibi hem Şenol Hoca'nın hem de Beşiktaş'ın reflekslerine uymuyor.
Talisca'nın performansı tartışılacak boyutta. Lig maçlarında "yoklar" arasında geziyor. Fakat özellikle Quaresma ile sağ kanattan geldiğinde takım, o ayağın aklı da, gözü de Talisca'yı arıyor. Dediğimiz gibi ezber-alışkanlık durumu söz konusu. Monaco'nun öne geçmesini bile önemsemeyecek bir güvenle oynaması da ilgi çekici Beşiktaş'ın. Oyun alanını büyüterek ve ısrarla taç çizgilerine kadar gelerek, yan toplarla Fransızlar'ın ceza alanına çok sık geldiler. Cenk ile de, Babel ile de, Quaresma'yla da fırsatlar yakaladılar.
Beraberlikle birlikte Monaco Beşiktaş'ı daha önde karşılamak, top kaybına zorlamak istedi. Onlar da son kozlarını oynadılar. Fakat Atiba'nın önderliğinde, Oğuzhan ve Tolga'nın yardımlarıyla, pas üçgenleri kurdu Beşiktaş. Tempo düştü. Akıl, soyunma odasındaki anlara geri döndü: "Kaybetmemek lazım." Monaco bu davete "icabet" edince, yüreklerin ağızlara geldiği anlar, pozisyonlar, defanstan dönen şutlar, karamboller geldi arka arkaya. Öne geçmek adına yakalanan fırsatlarda da, en tecrübelinin (Babel) en acemi hale geldiğini izledik. Bu düzeyin en önemli prensibi yine Beşiktaş'ın elinde. Maçtan puanla çıkıyor, liderliğini sürdürüyor ve arkasındakilerin ne yapacağını sadece merak ediyor.
MURAT ÖZBOSTAN: Cezayı her zaman PFDK kesmez!
Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkmak için strateji her zaman aynıdır. Evindeki 3 maçı kazan, grup liderliğine oynayacağına inandığın takıma deplasmanda kaybetme. Beşiktaş ilk 3 maçta 3 rakibini de mağlup ettiği için dün akşam Vodafone Park'a beraberliğin de iyi sonuç olduğu futbol gerçeğiyle çıktı. Futbolda hiçbir maçı berabere bitsin diye oynamazsanız elbette ama hücum planlarınızda durumunuz "Ya devam ya tamam" maçı değilse risk almazsanız. Maçın ilk 10 dakikasında Leipzig maçındaki gibi rakibi boğan bir Beşiktaş gördük.
Her zaman söylüyorum, bu statta tribünlerin verdiği destek her maç bir gol demek... Monaco eksiklerine rağmen kontrataklarda tehlikeli olacağı bilinen bir takımdı. Adriano'nun hatasını da affetmediler ve sol ayak içi plaseye Fabri'nin fazla yapacağı bir şey yoktu. Şenol Güneş skor ararken, takım içi disiplini de avuçlarında tutmak zorunda ve gereğini de yapıyor. Ligde 6 maç ceza alan Caner'i bu maçın kadrosuna almaması, ardından Talisca'yı kesip onun pozisyonunda Oğuzhan'a şans verip, Tolgay'ı Atiba'nın partneri yapması önemli uyarılar...
Tolgay, formanın, armanın hakkını verdi dün akşam. Quaresma'nın nefis ortaları, Cenk için her zaman büyük bir şans. Cenk yine çok çalıştı, aradı, savaştı... Penaltıdan da olsa yine golünü attı. Arka arkaya gelen sakatlıklar ve mecburi oyuncu değişiklikleri elbette ki Beşiktaş'ın orta sahasını zayıflattı. Fransızlar, buraya mutlak galibiyet parolasıyla gelmişlerdi ama kabul edelim oyunun hiçbir dakikasında bu maçı kazanacak kadar iyi olmadılar. 4 maçta 10 puan harika bir performans.
İki kulvarı bir arada götürmek sadece Beşiktaş için değil her takım için zor. Bakın son yıllarda iki final oynamış Atletico Madrid'in Şampiyonlar Ligi'ndeki haline... Şenol Güneş, lider özelliğini bu maç öncesinde ortaya koydu... Artık Beşiktaş'ta hata yapacak futbolcular başlarına ne geleceğini biliyorlar. Unutmayın cezayı her zaman PFDK vermez!..
TURGAY DEMİR: Ah Babel, ah Quaresma
Şampiyonlar Ligi'nde fırtına gibi esen Beşiktaş evindeki Monaco maçına da aynı şekilde başladı. İlk on dakikada müthiş bir baskı kuran Kartal bu baskıyı genelde Quaresma'nın kanat ortalarıyla sonlandırmaya çalışınca aradığı golü bulamadı.
Bu bölümde Oğuzhan göbekten denemeler yapsa, araya paslar atmış olsa on dakikalık gök gürültüsünün yağmursuz geçmesi mümkün olmazdı. Ne var ki orta dediğimiz bir anlamda golü tesadüflere bırakıyordu çünkü Cenk rakip savunma arasında yalnızdı ve Babel'in verdiği destek de yetersiz kalıyordu.
İlk 45'te maçın tek hakimi olan Kartal topa daha çok sahip olsa da bu görüntüyü tabelaya yazdıramadı. Daha da kötüsü ilk yarı biterken Monaco ilk kez etkili gelip golü attı. Orta sahada tekniğini konuşturamayan Oğuzhan saklanarak oynarken tüm yük Tolgay ve Atiba'nın üzerine bindi, inanmayacaksınız ama bu ikiliye en büyük destek savunmanın solundaki Adriano'dan geldi. Adriano zaman zaman öyle zorladı ki bu zorlamaların birinde topu kaptırdı ve kalemizde golü gördük.
Oğuzhan ise etliye sütlüye karışmıyordu o dakikalarda. Önüne bir top geldi biraz canlanabilse kalenin içine girmesi işten bile değil ama öyle ağır kaldı ki tüm Prensi, Prensesi dahil neredeyse tüm Monaco savunmaya geldi.
Tarih yazabilirdi...
İkinci yarıya da iyi başlayan Beşiktaş penaltıyla eşitliği sağladı. Artık özgüven gelmiş ve Kartal galibiyet için yükleniyordu.
Babel'in verdiği topu Quaresma 'ahlar vahlar' arasında boş kale yerine tribüne gönderdi. Aynı Babel birkaç dakika sonra bu kez boş durumda iki arkadaşı varken topu ayağında ezdi.
Ozi tek kelimeyle oyundan düşmüş ve kaçak dövüşüyordu… Hal böyle olunca hem Tolgay, hem Atiba, hem de savunma oyuncuları inanılmaz zorlandılar.
Bu zorlanmalar Tolgay ve Tosic sakatlıklarına getirince bu kez değişiklikler zorunlu oldu ve Medel ve maç eksiği olan Mitroviç sahaya sürüldü Savunma ağırlıklı iki oyuncuyu sahaya atan Şenol hoca Medel'in orta sahaya kattığı dinamizmi değerlendirmek amacıyla Atiba-Talisca değişikliği yaptı.
Maç artık bir gidiyor, bir geliyordu… Her şey mümkündü, onlar da kazanabilirdi Beşiktaş da tarih yazabilirdi. Son dakikada bu kez Quaresma, Babel'e vermek yerine kendi vurdu, mutlak bir gol daha kaçtı. Canımız sağ olsun.
ZEKİ UZUNDURUKAN: Çok alıştırdın bizi Beşiktaş!
Şaka gibi bir ilk yarı izledik Vodafone Park Stadı'nda... Bir tarafta şiir gibi oynayıp, tonla gol pozisyonuna giren Beşiktaş; diğer tarafta uzaktan kalemize attığı serseri bir şutla fileleri havalandıran Monaco... Futbolun adalet terazisi fena yanıldı dünkü maçın ilk yarısında.
Kamil Glik'in betondan değil, adeta çelikten ördüğü duvara tosladık. Sağdan ve soldan Monaco ceza sahasına gollük ortalar yağdırdık. Cenk, Babel, Quaresma, hatta Gökhan Gönül ile Subasic'in koruduğu kaleyi dövdük durduk. Polonyalı stoper Glik, adeta 3 kişilik oynadı ilk yarıda. Sonra futboldaki o klişe haline gelen kural, bir kez daha sahne aldı: "Atamayana atarlar!" aynen öyle oldu.
Futbolu oynayan, sahada basmadık yer bırakmayan, pozisyonlara giren, rakibi yeşil zeminlerden silen Beşiktaş, bu üstünlüğünü skor tabelasına yansıtamazken; rakibin uzaktan bir şutu bizi kahretti!
Monaco'nun son şansıydı ve kaybedecek bir şeyi yoktu. O yüzden adeta ölümüne savunma yaparken, ani kontrataklarla kalemize geldi Monaco. Hani Tudor diyor ya "Futbolda böyle bir taktik kalmadı" diye... İşte Tudor, o söylemini Trabzonspor için değil Monaco için söyleyebilir. Çünkü Trabzonspor, Galatasaray karşısında son derece modern ve coşkulu bir futbol oynamıştı. Monaco'nun dün Beşiktaş karşısında ilk yarıda oynadığı futbola ilkel futbol diyebiliriz.
İkinci yarıya da hızlı, iştahlı, coşkulu başlayan yine Beşiktaşımızdı.
Devre arası reçetesi...
Şenol Güneş, devre arasında öğrencilerine şu reçeteyi vermiş olmalı: "Bu çelik duvarı delemiyorsanız, penaltıya gidin!" Gerçekten de böylesine bir etten çelik duvarı ancak penaltı ile geçebilirdi Beşiktaş...
Nitekim Quaresma'nın düşürülüşü ile kazanılan penaltıda topun başına gelen Cenk Tosun, kurşun gibi bir şutla çelik duvarı yerle bir etti. Ne de güzel oldu. Tribünleri tıklım tıklım dolduran siyah-beyazlı taraftarlar, bir anda Dolmabahçe'yi karnaval yerine çevirdiler. Bir anda pırıl pırıl bir İstanbul akşamına dönüştü atmosfer. Tribünlerden yükselen coşku, tüm Galaksi'de hissedildi.
Cenk Tosun çok büyük golcü. Kartal'ın Devler Ligi'nde attığı son 7 golün 5'ine katkısı var. 4 gol, 1 asist... Şampiyonlar Ligi'nde geride kalan 4 maçta 4 gol... İstatistiğin kralı işte!
Sonrasında boş kaleye vur diye Babel'in Quaresma'ya uzattığı pas... Portekizli futbol cambazının boş kaleye vuruşu üstten auta gitti.
Babel, maçın son bölümünde yorulan, nefes nefese kalan Monaco savunması arasında adeta cirit atarken, final paslarında ustalığını konuşturamadı. Babel'in, rakip savunmanın gardını düşürdüğü iki pozisyon var ki, ikisi de gol olmalıydı. Ama Babel; vurmakla, pas vermek arasında gitgel yaşayınca öne geçme fırsatını değerlendiremedik.
90'da öyle bir kontratak yaptık ki; 6'ya 3 yakaladık Monaco'yu ama Quaresma akıl almaz bir gol kaçırdı. Bu kez kazanamadık ama Monaco'ya ikinci kez futbol dersi verdik.
Beşiktaş bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde bizi öylesine büyük zaferlere alıştırdı ki; dünkü maçtan çıkan beraberliğe üzüldük! Avrupa'nın yine prensi Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi'nde önü çok açık. Yarın final, hatta final neden olmasın!