İnanç ve zafer
Güzel sonuçlar sebeplerle mücadele edenlerin hakkıdır.
Karşıda dünyanın en güçlü bir takımı ve bol gollü bir yenilgiye biçilen kesin hükümler vardı. Galatasaray'ın Frankfurt karşısında aldığı yenilginin yeni bir farklı yenilgiye gösterilme sebebi vardı.
Bu sebepleri geçersiz sayıp mücadelenin onurunu ayakta tutmak, sadakatle birlikte ortaya karakter koymak her takımın harcı değilse ben böyle harika bir sonucu ayakta alkışlarım.
***
İnançla kenetlenen zaferle taçlanır.
Yetenek bir şeydir ama yürek her şeydir. Galatasaray'ın yürek koyduğu maçları daha önce de gördük. Ama böylesine muhteşem bir savunmayı ve inanmışlığı kaç zamandır görmemiştik.
Sükse yok, şatafat yok, sahada kazanmaya uygun hale getirilmiş, kendisinde olanların fazlasını vermeye çabalayan bir takım duruşu.
Ve maç boyu hiç bozulmayan disiplin. Bunun bir ödülü olmalıydı ve oldu. Yaralı askeri sırtında taşıyan diğer yaralı asker ruhuyla Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'nin en çok konuşulan takımı oldu. Çünkü alın teriyle yazılan zaferlerin tercüme sorunu yoktur, her dilde yazılır ve okunur.
***
Muslera gibi birinden sonra kaleci Uğurcan'ın kaleye ne kadar yakıştığını söylemeye gerek yok.
Jakobs, Sanchez, Abdülkerim ve Singo'nun oluşturduğu "savunma hattını" Liverpool aşamadıysa bu takımı bu kadar inançlı hale getiren düşünce devriminin mimarını öne çıkarmak da bizim görevimiz.
***
Bu maçta da bol gollü yenilgi hayal edip, Okan Buruk'u ipe çekerek, adı her türlü çirkinliğe karışan bitirim ağalarını takımın başına getirmeyi planlayan trollerin hayalleri suya düştü. Emin olun onlar bu sonuca kahrolmuşlardır. Bu maç öncelikle Okan Buruk'a yazarsa, onun verdiği mücadeleyi takvim yaprakları da onaylıyor tarih de.
Bunu da biz yazalım!