Turgay Demir: Ben futboldan anlamam Altı grup maçının neredeyse hiç birinde (İç sahadaki Sarpsborg maçı hariç) beklenen oyununu sergilemekten uzak kalan Beşiktaş dün de Malmö'ye yenilerek bu sezon için tamamen iç hatlara döndü! Şenol hocayı ben anlamıyorum (çünkü ben futboldan anlamam) aranızda anlayan varsa bana da anlatsın… Vagner Love sırtı dönük oynayabilir mi!? Adamın yüzden fazla golü var neredeyse tamamı önüne atılan toplar ya da ceza sahası içindeki karambollerde yapılan son vuruşlarla atılmış… Şenol hoca o Vagner'den pivot santrfor yapmaya çalışıyor! Quaresma diye bir nev-i şahsına münasır YILDIZ var, her türlü sinirli hareketi yapsa da oyundan almak kimsenin aklına gelmiyor… Kal böyle on kişi, gelsin aklın başına! Vagner dökülüyor, elinde o bölgede daha iyi işler yapabilecek bir Mustafa Pektemek var onu da çizgide harcıyorsun… Bravo! Al Mustafa'yı ortaya, çıkar Vagner'i, koy Gökhan'ı sol kanada… Neyse ben futboldan pek anlamam… O nedenle koşmak şöyle dursun yürümeye üşenen Tolgay ve Oğuzhan'ı ben altı-yedi maç üst üste inatla birlikte oynatmam… Derbide Adem Ljajic gibi bir kreatif oyuncuyu göbekten alıp sol kanada koymak da benim yapabileceğim bir şey değil… Sahada kendisinden başka kimseye saygısı olmayan bu Quaresma'ya değil üç sezon üç maç katlanmak bile bana göre değil… Dedim ya ben futboldan anlamam... Sinan Vardar: Eldeki malzeme bu kadar Bazı şeyleri açık ve net belirtmekte fayda var, maalesef Beşiktaş'ta bu sezon oyuncu kalitesinde büyük sorun var. 'İnanın çocuklar, çocuklar inanın' müthiş yankılanmasıyla stadı inleten taraftarın özellikle kalite eksikliği belli olan ve kalitesini sahaya koyamayan futbolcuları ıslıklaması gayet doğal. Dün Beşiktaş sahada kahır dakikaları yaşatırken, taraftarın müthiş desteğine tek kelimeyle yazık oldu. Siyah-beyazlı takım dün tel tel dökülürken eski gücünden çok uzakta olan amatörce bir takım görüntüsündeki Malmö karşısında düştüğü durum gerçekten çok üzücüydü. Beşiktaş'ta dün iyi olan bir şeyler yazmakta zorlanıyorum. Sadece Vida'nın Malmö'nün özellikle ikinci yarıda tehlikeli ataklarına tek başına set kurması alkışa değerdi. Dorukhan ve zaman zaman Adriano dışında sahada yokları oynaması Beşiktaşlı futbolcuların gönülden destek veren taraftara yaptığı kocaman bir ayıptı. Tabii ayıbın yanında rakibine acımasızca tekme atıp kırmızı kart gören Quaresma'nın yaptığı ayıbın ötesinde bir hiyanetti. Beşiktaş dün biraz şansı olsa tur gelebilirdi ama şans da direkten döndü. Taraftar inanıyor ama bu takımın maalesef malzemesi bu! Beyler artık şapkalar öne... Beşiktaş gün geçtikçe kan kaybediyor. Ahmet Çakar: Kepazelik... Malmö'de ilk 11 oyuncusunun 1 yılda kazandığı parayı topladığınızda Vida ve Quaresma'nın kazandığının daha azına geliyor ama işte bu mütevazı takım, dün gece nasıl futbol oynanması gerektiğini çok net gösterdi. Bir takım bir diğerini fizik olarak nasılezer, onu da gösterdi. Beşiktaş, ilk 15 dakika iyiydi. Oyuna iyi başladılar. Aslında çok ciddi gol pozisyonları da buldular. Mustafa Pektemek'in kaçırdığı, Vagner Love ve Necip'in direkten dönen topları gol olsa sonuç değişirdi diyemiyorum, belki değişebilirdi. İlk 20 dakikadan sonra o mütevazı Malmö, oyunu dengeledi. Kontralara çıkmaya başladı. Beşiktaş'ın defansının arkasına attıkları her top pozisyon oldu. Adamlar öyle disiplinli oynuyorlar ki bizim futbolcuların, o yetenekli züppelerin oyun disiplini konusunda Malmö'den öğrenecekleri çok şey var. Malmö ikinci yarıda Beşiktaş'ı sahadan sildi. Eğer beraberlik bir takıma yarıyorsa ve ikinci yarının hemen başında böyle bir gol yiyorlarsa o takımda ciddi disiplin sorunu var demektir. Kontra yakaladılar, Vida'nın arkasına topu attılar. Karşı karşıya kaldılar ve golü buldular. Bu dakikadan sonra Beşiktaş toparlanır diye umuyorduk ama daha da beter oldular. Malmö kapandı, topu aldı, istediği gibi çıktı, Beşiktaş sadece seyretti. İleride top tutamayan, aldıkları topu sürekli rakibe kaptıran Beşiktaş'ı gördükçe içimiz burkuldu. Tüm bunlara, sorumsuz Quaresma'nın atılmasına ve Beşiktaş'ın 10 kişi kalmasına rağmen son saniyede Larin'in iki pozisyonuyla Beşiktaş turu alabilirdi. Ama bunu da beceremediler. Beşiktaş Avrupa'ya bu mütevazı gruptan elenerek çok ama çok şey kaybetti. Murat Özbostan: Malmö bir TAKIMdı! Bir yıl önce Şampiyonlar Ligi'nde büyük zaferler yaşayan, taraftarını sevince boğan ve gruptan lider çıkan Beşiktaş, bir puana ihtiyacı olduğu maçta, hem de evinde Malmö'ye yenilip Avrupa'ya veda etti. Bunun kadro kapasitesiyle alakası yok. Kimse böyle bir şey demesin sakın! Bu formaya yapılan ayıptır. Malmö son lig maçını 32 gün önce oynamış. Ama adamlar profesyonel... Tüm ikili mücadelelerde ayakta kaldılar. Ayağa pas yaptılar, sabırlı oynadılar... Bir takım gücü ölçüsünde akıllıca oynadılar... Evet, Beşiktaş'ın özellikle maçın başında 3-4 tane net pozisyonu var, direkler var.. Ama Pazar günü ligde Trabzonspor ile 6 puanlık bir maça çıkacak olan Beşiktaş, Malmö'nün kalemini ilk yarıda kırmak zorundaydı. Eksikleri herkes biliyor ancak Beşiktaş'ta sahada olup varlığı belli olmayan isimler vardı. Love bitik.. Mustafa her omuz darbesinde yerde.. Quaresma sorumsuz.. Bu soğukta tribünlere, taraftara yapacağın asist ya da atacağın gol ya da gollerle katkı vermen beklenirken rakibe hareketinin izahı var mı? Göz göre göre kırmızı kart gördü Quaresma.. Resmen takımını bile bile yalnız bıraktı.. Seneye Beşiktaş'ta kalırsa en az 3-4 maç cezalı olacağı için Avrupa'da da oynayamaz. Devre arasında talibi varsa yollayın gitsin.. Sezon başında Negredo'nun golüyle gruplara kalmıştı Beşiktaş... Salzburg maçında bıçak sırtında kazanmıştı. Şenol Güneş bir yıl önce destan yazarken Avrupa Ligi'ne bu kadar erken veda etmesi büyük bir hayal kırıklığıdır. Neden böyle olduğunun muhasebesi de yapılmalıdır.. Kazanın ya da kaybedin ama herkesin kabul etmesi gereken bir şey var.. Malmö, Beşiktaş'tan daha fazla TAKIMdı. Fatih Doğan: Beşiktaş'a yakışmadı İsveç Ligi bir ay önce AIK Stockholm'un şampiyonluğuyla bitti. Sezon üçüncüsü Malmö'nün İspanya sahillerinde kamp yapıp, Beşiktaş karşısına bu kadar hırslı ve dinamik çıkacağını beklemiyordum. Ancak sadece İsveçliler değil birçok Avrupa kulübü, iş disiplini ve oyun prensiplerinden taviz vermeden oynuyor. Malmö bu gerçeği dün tekrar hatırlattı bize. Bunda hiç kuşkusuz Beşiktaş'ın katkısı da büyüktü. Orta sahayı bu kadar rakibe bırakıp, oyun disiplininden uzaklaşırsanız bir şekilde cezalandırılırsınız. Mütevazı bütçesi ve kadrosuyla takım futbolundan örnekler sergileyen Malmö karşısında Pepe, Caner, Babel, Lens, Atiba, Gökhan Gönül gibi önemli oyuncuların yokluğunu mazeret kabul edecek değiliz. Maçta 3 kırılma anı vardı: 1- 8. dakikada üst üste 2 kez topun direklerden döndüğü pozisyon... 2- Mustafa Pektemek'in 30'da çaprazdan girip kaleci Dahlin'le karşı karşıya kaldığı pozisyonda topu auta atması. 3- Quaresma'nın kontrolsüzlük ve sorumsuzluk örneği kırmızı kartı. Beraberliğin tura yettiği gecede erken bir golün ne anlama geleceğini anlatmaya gerek yok. İlginç olan ikinci yarıya Beşiktaş'ın değil Malmö'nün daha iyi başlaması. Bu yüzden kaçırdıkları pozisyonların hatırına Larin'in 88'de pas vermediği, ya da 90+3'te üst direkte patlattığı pozisyona bakıp elenişi, 'Şanssızlık' olarak nitelendirmeyeceğim. Çünkü; geçen yıl Şampiyonlar Ligi'nde gruplardan namağlup çıkmış ve Avrupa Ligi'nde grubunun favorisi olan takımın işi bu maça bırakması da elenmesi de ayıptır. Buna imza atanların vebali ağırdır. Paraları ve alkışları alırken profesyonel olanların, tribünden yükselen ıslıkları hak ettikleri şuuruyla 'Nereden nereye geldik' sorusuna cevap vermeleri şart. Bu eleniş, tek kelimeyle rezalettir... Milliyet Yazarı Atilla Gökçe: O aşk da bitti! Heyecan ve istekle başladılar. Akılla oynadılar, sonra da çözüldüler, bozuldular, dağıldılar. Beşiktaş, ilk yarıda hem topa sahip olan (66/34) hem de etkin görünen taraftı. Özellikle 9. dakikada... Serbest atışta önce Necip vurdu, sol yan direkten döndü, Love abandı bu defa... O da üst direkten döndü.. Bir de Mustafa'nın 31'de az farkla auta giden şutu var ki orada 'Love'a pas verse daha mı iyi olurdu?' sorusu kafamıza takılıyor. İlk yarının kronometrik notlarını geçip asıl soruya gelelim: Ljajic'le Oğuzhan aynı onbirde oynar mı? Geçmişte çok soruldu bu tip sorular... Gereksiz tartışmalar ve hüküm cümleleriyle maçın skoruna göre oynar/oynamaz yorumları birbirini izledi. Bu anlamda sorunun yeni versiyonu Oğuzhan/Ljajic oluyor. İkisinin de yaratıcı, isabetli paslarla oyun kuran karakterler olduğunu biliyoruz. Bu meziyetlerin doğru işlediğinde takıma zarar değil, yarar getireceği de unutulmamalı. Peki dün ne yaptılar ? Oğuzhan, Medel'le birlikte oyunun merkezini tutmaya, kontrol etmeye çalıştı. Kazandığı toplarla Ljajic'i, Quaresma'yı, Love'ı ve Mustafa'yı besledi. Çabuk tükendi.. Ljajic de topu yerden kullanıp kalabalık Malmö savunmasının içinde etkinlik göstermeye çalıştı. İkisi de çok sıkı markaj altındaydılar. Dakikalar ilerledikçe yorulup top kaybetmeye başladılar. Oyuna katkıları sıfırdı. Beşiktaş olabildiğince doğru oynamaya çalıştı. Baskılı oyunun karşılığında aradıkları kadar gol pozisyonuna giremediler. Asıl şaşırtıcı olan Malmö'nün savunmada yoğunlaşıp sanki - işine yaramayan - beraberliğe razı görüntüsü vermesiydi. İlk yarının son 15 dakikasında diş göstermeye başladılar. Beşiktaş'ın hücumdaki rüzgarını kesip üst üste ataklarla Karius ve savunma üzerinde baskı kurdular. Asıl kıyamet ikinci yarıda koptu. Malmö oyunun baskın tarafını oynuyordu artık. Beşiktaş'ta ilk yarının sağlam ve dirençli savunması çözülmeye başladı. Orta alanda ve ileri uçta top kayıpları peş peşe geldi. Mustafa, Love, Quaresma, Ljajic, sonradan katılan Gökhan Töre kimliksiz-kişiliksiz figüranlara dönüştüler. 51'de orta alanda topu kapan Rosenberg'in savunma arkasına koşu yapan Antonsson'a attığı top, oyunda ayaklar kadar aklın da önemini ortaya koydu. Beşiktaş savunması kaçırdı adamı. O da Karius'un sağından çaktı. Beşiktaş reaksiyon gösteremedi o gole. Bildiğimiz takım, silkinir, süratlenir, isyan edercesine meydan okurdu. Anlaşılan o günler de unutulmuştu. Şenol Hoca'nın Oğuzhan, Love ve Mustafa'yı alıp Töre, Fatih ve biri direkte patlayan iki golü talihsizlik ve beceriksizlikle kaçıran Larin'i oyuna sürme hamleleri de işe yaramadı. Bir de Quaresma'nın kırmızı kartı var tabi... O sorumsuzlukla tüy diktin be adam! İyi başlayan oyun dökülme görüntüleri eşliğinde Beşiktaş'a hak ettiği bir yenilgiyi yaşattı. Artık Avrupa'da söyleyecekleri söz de kalmamıştı. Şimdi soğukkanlılıkla itiraf etmekten kaçınmayalım: Onca sakatlık, tartışma, verimsizlik ve kadro dağınıklığından sonra galiba o aşk bitti!