
YILLARCA FENERBAHÇE BAŞKANLIĞI YAPTINIZ. FENERBAHÇE SİZİN HAYATINIZDA NASIL BİR YERE SAHİP?
Hayatımda en değer verdiğim şey önce ailem, sonra da Fenerbahçe. Sarı-lacivert benim hayat kaynağım. Fenerbahçe'de önce basketbol şubesi sorumlusu oldum. Kulüpte basketbolun gelişmesi için çok çalıştım. Futbol kadar ilgi görmeyen basketbol tribünlerini taraftarla doldurdum. Hatta bizden önce Galatasaray ve Beşiktaş, basketbola yatırım yapmıyordu. Bizi gördükten sonra onlar da yatırım yapmaya başladı.

Basketbol şube sorumluluğu görevimi yürütürken teklif üzerine Fenerbahçe başkanlığına aday oldum ve seçildim. Benim dönemimde Galatasaray ve Beşiktaş başkanlarıyla yakın ilişkimiz vardı. Maçları yan yana izlerdik. Alp Yalman, Ali Uras, Faruk Süren; aile dostlarımdı. Haftada bir ailece yemeğe çıkardık. Çok güzel bir ilişkim vardı hepsiyle. Transfer yaparken bile birbirimize yardımcı olurduk. Mesela Beşiktaş Başkanı Mehmet Üstünkaya ile maç izlerken benden Ali Kemal'i istedi. "Görüştün mü, istiyor mu Beşiktaş'a gelmeyi?" dedim. "Evet, konuştum" deyince, ben de "Tamam" dedim ve transfer oldu. Pazarlık bile yapmazdık, ayıp olur, hepsi arkadaşımız diye.

KULÜP BAŞKANLARI ARASINDA BÖYLE İLİŞKİLERİ GÖREMİYORUZ ARTIK...
Kişilere bağlı demek ki... Ben derbi maçlarında başkanları arayıp "Kuralların dışında ne kadar bilet istiyorsunuz?" diye sorardım. Onlar da bana sorardı. Futbolda bu centilmenlik kalmadı ne yazık ki... Halbuki şimdi Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın başkanları çok beyefendi insanlar. Bunlar arasında yeniden yakalanabilir bu samimiyet.

FENERBAHÇE'NİN EKSİĞİ NE ŞU ANDA?
Mali sorunları, eski yönetimle yeni yönetim el ele verip takımımıza yakışır şekilde ve büyük bir olgunlukla halletmeli. Takımın zarar görmemesi gerekiyor bu süreçte. Hepimiz Fenerbahçe için varız. Fenerbahçe çok büyük bir kulüp. Herkes bunun farkında olarak davranmalı. Bugün futbolcularımız Fenerbahçe'nin ne kadar önemli bir takım olduğunu bilmiyor, ne kadar şanslı olduklarının farkında bile değiller.