
Ben çok iyi bir kaleciydim. Ama o zamanlar senede bir iki milli maç oynardık. Oynadığımız zaman hep yenilirdik, takım yenilince de suçlu her zaman kaleci olurdu. Oysa Fenerbahçe, benim oynadığım dönemde iki kez lig şampiyonu oldu. Cumhurbaşkanlığı Kupası, Başbakanlık Kupası, Donanma Kupası, Türkiye Kupası, TSYD Kupası, ne kadar kupa varsa hepsini aldı. Hani kötü kaleciydim? Kötü kaleci olsam bu kadar kupayı alan takımın kalesini bana verirler miydi?

Yaşar denince akla İngiltere maçı geliyor. Herkes 8 golü soruyor, oysa o dönem İngilizler'le üç maç yaptık. İkisini 8-0, birini de 5-0 kaybettik. Ben iki maçta da oynadım, toplam 13 gol yedim onlardan. İnanın bir ay sürekli yan top çalıştık. Ancak o gün yediğimiz sekiz golden üçü yan toptandı. Adamların nasıl gol atacağını biliyor, ama çaresini bulamıyorduk.

Hayatımda oynadığım en tuhaf maçtı. Düşünün, sahada 22 kişi var ve 20 tanesi bana bakıyordu çünkü maç hep benim kalemin önünde oynandı. Top sanki duvara çarpıp, bana geri geliyordu. 40'ıncı dakikada "Beni çıkarın" diye bağırdım, hoca başka alana değişiklik yaptı, ben sahada kaldım ve 8 golü de yedim. Maç sonu TRT spikeri geldi "Ne hissediyorsun?" dedi. Adamın suratına baktım "Ne hissedeyim ki" dedim.