Dün Şenol Güneş'i yazmıştım, bu başlık altında.. Bugün ikincisi.. İkisinin de suçu ayni aslında.. Başında bulundukları takımı, kişisel zaafları, sempati ve antipatileri ile zayıflatmak, futbol oynamaz hale getirmek ve giderek oyuncağa, kişisel oyuncaklarına çevirmek.. Federasyonun Şenol'u atmaya gücü yok.. Çünkü zaten ortada federasyon yok. Zorlu toplantısından bu yana, Ali Koç'un emrine girmiş bir 'seyirci' gurubuna biz Federasyon diyoruz. Başında bir 'Görmez, duymaz, söylemez' oturuyor. O da Başkan (!) mış.. Galatasaray Yönetimi'nin de Fatih'i gönderecek hali yok. Başkan Mustafa Cengiz, bir yandan canıyla uğraşıyor, bir yandan onu da Adnan Polat gibi yok etmeye yeminli 'Liseci' dazlaklarla boğuşuyor ki, bu dazlaklar, Divan Kurulu'na hakim.. Yönetim desen zaten 'Erkekliğin onda dokuzu ile onuncusu'nu başarı ile oynuyor. Ya kaçıyorlar, ya hiç görünmüyorlar. Yani kulüpte şu ara kimsenin Fatih'le uğraşacak hali yok. Doğrusu da o zaten. Madem seçim var. Bu Hoca'nın değişip değişmeyeceğine karar verme hakkı, bir ay sonra gelecek yenilere bırakılmalı. O zaman ne kalıyor geriye, Milli Takım'ın ve Galatasaray'ın kurtulması için.. Elindeki harika kadroyu, Euro 2016'daki milli hezimetinde suçu futbolculara yüklediği için, Türklerden nefret eden ve başta takımın lideri ve kaptanı Selçuk tüm Türk oyuncuları silip, sahaya yedekleri dahil hepsi yabancı oyuncularla çıkarak perişan eden Fatih Terim, işi giderek 'Feghouli ve Belhanda' aşkına döndürecek kadar kişiselleştirdi. Takımı bu ikisine göre kurmaya, oyun taktiğini de koşmayı sevmeyen bu ikisine göre belirlemeye başladı. Kadroda Feghouli ve Belhanda'ya rakip olabilecek kim varsa gönderdi. Kalanı da oynatmayarak, kulübede, hatta tribünde öldürdü. Bu sezon, Mustafa Cengiz Başkan'ın gayretleriyle, Terim ilkelerine aykırı, birinci sınıf yerli transferler yapıldı. Ama Fatih onlara gene şans tanımadı. Geçen hafta, kenarda unutulan yerli ve gerçek yıldızların talihli haftası oldu gene.. Emre Kılınç, Emre Akbaba ve Taylan Antalyalı ilk defa yan yana ilk 11 şansı buldular. Lung gol falan kurtarmadı. Galatasaray futbolcuları kaçırdı o pozisyonları.. Hemen hepsi tam üzerine nişanlanmış gibi gelen topları tutmayıp da yiyecek miydi yani Lung?. Lung'u kahraman yapanlar, maçın bandını izlesinler ve 'Şu kurtarıştı' desinler, diyebiliyorlarsa.. Peki, niye kaçırdı bunca golü Galatasaray forması giyen, hem de hakkıyla 'Nihayet' giyen adamlar?. O zaman ellerine hazır fırsat geçmişken ekran başındaki camiaya 'Bakın bu Hoca kimleri harcıyor, görün' demek istiyorlardı. Bu psikoloji hele gol pozisyonlarında iki misli baskı yapıyordu bir. İkincisi.. Bizzat Fatih Terim'in lafıdır. 'Antrenmanla olunmaz!.' Olunsa 'Maç eksikliği' diye bir deyim olmazdı. Sezon başından beri tribünde oturup maç eksikliği yaşayanlar, bir de 'Kendimi göstermeliyim' baskısı ve de 'Ya kaçırırsam' korkusu ile topa vururlarsa, böyle oluyor işte.. Başlığı 'Şaka mı bu?.' ..Ve sonunu şöyle bağlıyor.. Ama sayfanın koca manşetini 8 sütuna dolduran o koskoca yazıda bir, tek bir şey eksik.. Hele rakip 10 kişi ile beraberliği bulurken ve 1-1 giden maç dakika dakika son düdüğe yaklaşır, takım ortaya futbol adına hiçbir şey koyamazken, tek gol şansın 'Tecrübeli adamın bireysel çabası'na bağlıyken, Emre Akbaba ve Emre Kılınç gibi bu yılın en önemli transferlerinden iki ustayı ve de Belhanda olmayınca, mecburen onunla değil, takım için oynayan ve fevkalade başarılı olan Feghouli'yi alıp yerlerine Ali Yavuz Kol, Kerem Aktürkoğlu gibi, kimsenin adını bile bilmediği çocukları adeta harcamak istercesine oyuna sokan Fatih Terim'in Galatasaray'la resmen ve alenen alay ettiğini görmemek, yazmamak ve sorgulamamak mümkün mü?. Peki, neydi niyeti acaba Fatih'in?. Kaç defa yazdım söyledim. Hafta içinde Fatih'in istediği zarfları ben 'Haber' diye okuduysam, Kayseri maçındaki amacının 'İşte görün Belhanda'sız takımı' demek olduğuna da inanırım, bu haftaki ilk maçta Belhanda'nın gene ilk 11'deki yerine döneceğine de, kimse kusura bakmasın. Kayseri maçında hazırlayamadığı belli adamlara yanlış futbol oynatan, 10 kişi kalan rakibi üzerine gidemeyip adamların tek şutuna mağlup olan, en kritik dakikalarda galibiyet peşinde koşacağına, çoluk çocuğu oyuna sokup bir gol daha yemek ve yenilmek ister gibi oynayan Fatih Terim maçtan sonra kabahati oyunu sadece 5 dakika uzatan hakemde bulmaz mı, bir de.. Alay ediyor adam.. Yahu elindeki koskoca 45 dakikada ne yaptın de, 5 değil, 45 dakika daha uzatsa hakem ne yapacaktın ki?. O sıralar sahada gol atacak bir takım vardı, Kayseri. Allah'tan Kayseri ile ilk maçına çıkan Samet Hoca, deplasmanda 1 puanı yeterli gördü, takımını nerdeyse 18'ine dek çekti de, sen bastırır gibi göründün, ama golü kaçıran gene onlar oldu, Fatih Terim. Yani, Fatih Hocam!. İçinde Galatasaraylılığın 'G'si duruyorsa, sadece G'si, S'ye gerek yok.. Bırak git lütfen.. Bu takıma yapacağın en büyük iyilik o olur. Sen de kurtulursun, kovulmaktan mesela.. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN