Yaşar Duran'ın güldüren anıları!

1 | 21

Türkiye'nin İngiltere'ye 8-0 yenildiği maç sonrası 'kova' lakabını alan Yaşar Duran, gülme krizine sokacak anılarını anlattı.

2 | 21

Ben çok iyi bir kaleciydim. Ama o zamanlar senede bir iki milli maç oynardık. Oynadığımız zaman hep yenilirdik, takım yenilince de suçlu her zaman kaleci olurdu. Oysa Fenerbahçe, benim oynadığım dönemde iki kez lig şampiyonu oldu. Cumhurbaşkanlığı Kupası, Başbakanlık Kupası, Donanma Kupası, Türkiye Kupası, TSYD Kupası, ne kadar kupa varsa hepsini aldı. Hani kötü kaleciydim? Kötü kaleci olsam bu kadar kupayı alan takımın kalesini bana verirler miydi?

3 | 21

Kova lakabı aslında bana takılmadı. Kalecilerin geneline takılan bir lakaptır. Benden önce de vardı, gol yiyen kalecilere "kova" derlerdi. Ben gerçekten kötü bir kaleci değildim. Yediğim talihsiz goller oldu.

4 | 21

Yaşar denince akla İngiltere maçı geliyor. Herkes 8 golü soruyor, oysa o dönem İngilizler'le üç maç yaptık. İkisini 8-0, birini de 5-0 kaybettik. Ben iki maçta da oynadım, toplam 13 gol yedim onlardan. İnanın bir ay sürekli yan top çalıştık. Ancak o gün yediğimiz sekiz golden üçü yan toptandı. Adamların nasıl gol atacağını biliyor, ama çaresini bulamıyorduk.

5 | 21

Hayatımda oynadığım en tuhaf maçtı. Düşünün, sahada 22 kişi var ve 20 tanesi bana bakıyordu çünkü maç hep benim kalemin önünde oynandı. Top sanki duvara çarpıp, bana geri geliyordu. 40'ıncı dakikada "Beni çıkarın" diye bağırdım, hoca başka alana değişiklik yaptı, ben sahada kaldım ve 8 golü de yedim. Maç sonu TRT spikeri geldi "Ne hissediyorsun?" dedi. Adamın suratına baktım "Ne hissedeyim ki" dedim.

6 | 21

Hocaya beni çıkar dedim, demoralize olmuştum çünkü. Ama o, değişiklik hakkını orta sahadan yana kullanacağını söyledi. Ben de mecbur maça devam ettim. Bu maç kara bir leke gibi benim 23 senemi mahvetti. Hâlâ yediğim gollerde kaleci hatası olduğuna inanmıyorum. Varsa bile en fazla bir iki golde vardır.

7 | 21

İlk 8-0'lık maçın ardından ikinci maçta Fatih oynayacağı için beni sürekli soru yağmuruna tutmuştu. "Nasıl yedin 8 tane?", "Maç ne olur?" diye sürekli soru sordu. Ben de maçtan bir gün önce dayanamadım, "Bu maç 6 olur, 7 olur, hatta 9 olur ama 8 olmaz. Çünkü o bana has bir skor" dedim. Ama olmadı, o da 8 gol yedi.

8 | 21

Ertesi gün bir gazeteyi elime aldım, kocaman bir yazı ama tam sayfa yazmışlar: "Yaşar ile Fatih o kadar iyi arkadaşlar ki yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor." Ama güzel espriydi.

9 | 21

İngiltere ile yapılacak ikinci maçın kadrosu açıklandığında isminizi yedeklerin arasında görünce sevindiğiniz söyleniyor bu doğru mu?

Doğrudur. Normalde asla yedek kalmayı isteyen bir oyuncu değildim. Ama o zamanlar bir maçta 8 tane gol yemişim, bir sonraki maçta gol yiyen ben olmayacağım için sevinmiştim.

10 | 21

Fenerbahçe'de oynarken de 50 metreden gol yediğiniz söyleniyor, Göteborg maçında?

50 olmasa da 40 vardı, ya ben çok şanssız goller yedim. Yemedim dersem yalan olur.

11 | 21

Bir de bazı maçlarda kornerden gelen topa yükselip "Bende" diye bağırıp sonra top kaleye girince "Değil" dermişsiniz bu doğru mu?

Yandan orta gelince stoperlere "Çıkmayın" derdim. "Bende" diye bağırırdım, onlar da topu bana bırakırlardı. Bir maçta yine topa çıktım "Bendeeee" diye bağırdım, libero falan bıraktı topu tutayım diye, kaçırmışım. Kornerden gelen top gol oldu, sonra "Değillll" diye bağırmıştım.

12 | 21

Sizin zamanınızda saha içinde futbolcular birbirini kandırmaya çalışır mıydı? Sizin de bu tarz olaylarınız var mı?

Ne yalan söyleyeyim, benim de öyle kandırma çalışmalarım vardı. Zaten bizim zamanımızda da öyle fair play, centilmenlik falan yoktu. Malatyaspor'da oynadığım dönemde Gençlerbirliği ile maçımız var.

O maçta bıkmıştım rakiple karşı karşıya kalmaktan, sürekli pozisyon oluyordu. En son bir pozisyon vardı, kontra atak yedik. Rakip üzerime geliyor, arkasında bizim oyuncular var ama çok uzaklar. Ellerimi kaldırdım "Yeter be kardeşim! Duymuyor musun hoca düdük çalıyor!" diye bağırınca adam da topu bıraktı. Sonra ben aldım topu, yerden degaj yaptım.

13 | 21

Göteborg maçında İsveç'teki maçta yeniliyorduk, bizden 2 kişi kırmızı kartla atılmıştı, zaten mağluptuk, Abdülkerim dellenmiş maçın hakemi yabancı, bizimki dil falan bilmez bir yerden bir küfür duymuş yarım yamalak hakeme sallıyor.

14 | 21

Bir baktık Apo hakemin karşısına geçmiş, ellerini kaldırmış 'f... m.., f... m...' diye bağırıyor, hakemin gözler faltaşı gibi açıldı, 'ulan ne diyor bu manyak' der gibi bakıyor Apo'ya. Apo ısrarla 'fuck me' diye söyleniyor falan hakem neye uğradığını şaşırdı...

Rakip takım futbolcular gülüyor, biz de Apo'yu çekiştiriyoruz, 'lan Apo manyadın mı oğlum o küfür öyle değil' diyoruz.

15 | 21

Bir keresinde milli takımla Almanya'ya gittik, o zaman Gaziantepspor'da Reşit Kaynak vardı, eski Beşiktaş'lı. Orhan Kaynak ile Fenerbahçe'li rahmetli Kayhan Kaynak'ın abisi. Reşit'in annesi böbrek hastasıymış, taş düşürüyormuş kadın, Reşit bana 'Yaşar, annem böbrek hastası gel dışarı çıkalım hem bir eczane buluruz, anneme ilaç alırım buranın ilaçları iyi gelir sevinir kadın, hem de gezeriz biraz' ded.

16 | 21

Çıktık dolandık bulduk bir eczane girdik içeri, bir kızcağız var, tabi bizde ne Almanca ne İngilizce. Derdimizi anlatamıyoruz, biz 'böbrek, taş, anne, mother' falan bir şeyler saçmalıyoruz, kız boş boş bakıyor, sonra Reşit dedi ki 'gel oğlum dışarı çıkalım bir taş bulalım öyle anlatırız derdimizi' dedi,

17 | 21

Çıktık, sokakta taş bulana kadar yarım saat geçti, geldik geri eczaneye ben yattım yere, Reşit taşı karnımın üstüne koydu, sonra taşı elimizle itip, aşağı attık, böylelikle Alman kıza 'böbrekten taş düşürme' olayını anlatacağız hesapta, kız iyice çileden çıktı ne anlasın garip, iki arıza gelmiş, tuhaf tuhaf hareketler yapıyor, sonra Allah'tan kafileden birileri geldi, tercüman buldular o anlattı kıza 'bunlar böbrek ilacı istiyor' diye, kız da reçete istemiş, tabi biz de reçete de yok ne bilelim Almanya'da reçetesiz ilaç verilmediğini, hem ilacı alamadık hem öyle bir rezillik yaşadık yani."

18 | 21

İmkânlar da çok kısıtlıydı değil mi?

Hiç yoktu ki. Hani bir moda var maçlarda herkes birbirinin formasını alır, hatıra olsun diye. İşte biz 80'li yıllarda yabancı takımlarla oynarken yapardık bunu. Ama hatıra olsun diye değil, adamların formaları Adidas, pırıl pırıl formalardı. Bizde o zaman dandik kumaştan formalar vardı. Bir kez Kuzey İrlanda ile oynadık, maç sonrası adamların peşine düştük, forma diye. Herkes şaşırmıştı.

19 | 21

Bir de kafanıza kale direği düştüğünü duymuştum

İzmir'de milli maç öncesi antrenmanda kafama kale direği düştü. Hocamız Mustafa Denizli'ydi. Seyyar kale kullanıyorduk, bir top geldi, kale yıkıldı, kafama düştü. Bayılmışım. Sonra hastaneye kaldırıldım, müdahale edildi, kendime geldim.

20 | 21

21 | 21


X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.