G.Saray artık ‘Lise’nin okul takımıdır
19 Temmuz 2017, Çarşamba

ERMAN TOROĞLU

G.Saray artık ‘Lise’nin okul takımıdır

Bülent Tulun geçenlerde A Spor'daydı… Dayanamadım canlı yayına bağlandım. Bazı şeyler sordum o da cevap verdi… Tabii ki verdiği cevap kendi dönemi yani Ünal Aysal döneminin cevabıydı. Sizin bu sütunlarda gördüğünüz tablolar arka arkaya 4 önemli dönemin rakamlarını içeriyor. İtiraz eden varsa buyursun etsin onu da yazarız. Galatasaray niye böyle? Tartışmaya hiç gerek yok… Galatasaray Liseliler "Ufak olsun bizim olsun" diyerek kulübü bu hale getiriyorlar. Yoldaki Galatasaraylı taraftarla da dalga geçiyorlar. Bakınız Adnan Polat diyor ki, "Benden evvelki dönemde bırakın yönetimi, GS Store'larda çalışanları işten çıkardım. Mahkemeye versem hepsi hapis yatardı. Ama Ünal Aysal gelince hepsini işe aldılar." Galatasaray'da bazı şeyler değişmiyor. Yıllardır İnan Kıraç vardı. Hala var ama şu anki veliahtı Duygun Yarsuvat. Ekipte Çene Serdar, Ahmet Ocaklı var. Bir de ilave KDV Cenk Ergün var. Kulübe girecek üyeleri onlar seçiyor. Yani Galatasaray'ın geleceğini belirliyorlar. Bunlara karşın bir de Fatih İşbecer diye genç, heyecanlı, bilgili ve dürüst bir iş adamı vardı. Bu arkadaşı hiç tanımam. Bir gün dedi ki; "Galatasaray Kulübü gittikçe fakirleşiyor, kulüp fakirleştikçe birileri zenginleşiyor."
Peki Fatih İşbecer bunu söyledi ve sonu ne oldu? Ben söyleyeyim. Datça bademi oldu, San Francisco'da yaşıyor. Galatasaray'da da orta oyunu devam ediyor. Birileri birilerini yine yiyecek. Çünkü o ARGE şirketine yaptırılan araştırma kasada duruyor. Bu dört dönem içinde ARGE şirketinin yaptığı araştırmada verdiği belgede en düzgün dönem Adnan Polat… Ben şu anki Başkan Dursun Özbek'e yine soruyorum, "Bu listeyi niye açıklamıyorsunuz." Ya da Adnan Polat'a şöyle bir cümle söylediniz mi, "Senin dönemin yolsuzluğun en çok yapıldığı dönem olsa liste çoktan açıklanırdı." Sonra Galatasaray takımı çıkıyor, hayatında ilk defa Avrupa kupalarına katılan bir takımdan 2 gol yiyor. Bence az bile yedi. Bu kadar şahsiyetsiz ve kişiliksiz oynayan bir Galatasaray takımı görmedim. Normal kulüp başkanları seyirci ile oynuyor. Bunları alan teknik direktörler futbolcularıyla kişilik savaşına giriyorlar, sonra da Galatasaray kaybediyor.
Aslında kaybeden Galatasaray değil, Galatasaray Spor Kulübü. Uzun zamandır Galatasaray Lisesi okul takımıdır. Arkadaşlar son yıllarda Galatasaray'a gelen teknik direktörleri şu andan geriye doğru sayalım… Tudor ne yapmış, kariyeri ne? Sıfır… Ondan önceki Riekerink, Mustafa Denizli, Hamza Hamzaoğlu, ondan evvel de Prandelli… Teknik direktörlükte ununu eleyip eleğini asan Denizli hariç diğer isimler Galatasaray'ı çalıştıracak kapasitede isimler mi bir bakın.
Peki başkanlara geçelim; şu anda Dursun Özbek… Yolda görseniz tanımazdınız. Ondan önce Duygun Yarsuvat, öncesinde Ünal Aysal… Bu başkanlara bakınca 'Galatasaray niye buralarda' tartışmaya gerek yok. Bundan sonra da Galatasaray'ın işi zordur.

İŞTE O BELGE
Bir araştırma şirketi tarafından Galatasaray'da art arda 4 dönemin incelendiği raporlara göre en düzgün dönem Adnan Polat'ın. Bu belge kulübün kasasında duruyor.

****************

Papağan kafada aslan beyni olmaz!

Bakınız yabancı futbolcular, şöyledir ya da böyledir.... Ama yıllardır benim dikkatimi bir şey çekiyor. Alman Milli Takımı'na bakıyorum, saç-sakal, dövme neredeyse sıfıra yakın. Hepsinin genel durumları klasik ama futbolları farklı. Bizimkilere bakıyorum başkalarına özeniyorlar. Kimisi kendini papağan gibi yapıyor. Kimisi başka kuşlara benzetiyor. Galatasaray'ın 2-0 yenildiği maçı seyrediyorum, Yasin'in saç yapısına baktım ve gülmek geldi. 'Çocuğun herhalde geçmişinde bir papağan nesli var' diye düşündüm. Sağ açıkta futbolunuzla farklılık yaratın, saçlarınızla ve dövmelerinizle değil. Yoksa yalnız fotoğraflarda kalırsınız. Kafanızın dışını değil içini değiştirin. Oraları yenileyip, cilalayın. Ondan sonra da diyorlar ki "Seyirci Yasin'e tepkili." Neymiş sakatmış Çeşme'ye tatile gitmiş. Bu kafadaki adamdan ne bekliyorsunuz? Kafasının dışı böyleyse, içi kim bilir nasıldır? Papağan görünümlü bir başta aslan beyni olacağını sanmıyorum.

*************

Ey Federasyon ses ver!

Böyle güzel bir ülkede öyle spor olaylarına rastlıyoruz ki bize şunu gösteriyor; bu ülkenin spor basını hatta magazin basınında ekmek bitmez tükenmez. Aziz Yıldırım çıkıyor kadın basketbol maçında rakip takımın başkanı Işık Eyigüngör'e tokadı geçiriyor ve diyor ki; "Bir daha karşıma çıkarsa yine döverim." Başakşehirli futbolcular gazetecileri dövdüler, Federasyondan yedikleri cezalar komik ama bu sefer mahkeme, "Şu kadar zaman maç seyredemezsiniz" diyor. Ama bunu yapanlar, sahada futbol oynayacaklar.
Olacak işler değil, garip işler. Dönüyoruz, Milli Takım'ın kaptanı Arda Turan, gazeteci Bilal Meşe'ye, "Seni uçağa alanın" diye ana avrat küfrediyor. Ettiği küfürler, Fatih Terim ve Yıldırım Demirören'e gidiyor, Bilal Meşe dava açacağım diyor ama ortada dava yok. Federasyon Başkanı, futbolcu Arda'ya sahip çıkıyor, çalışanı Bilal Meşe için bir şey demiyor. Durun daha bitmedi. Türkiye Futbol Direktörü, Bodrum'dan telefon açıp arabaya atlayıp Alaçatı'ya gidiyor. Yumruğu boşa sallıyor, dayağı yiyince de kaçıp gidiyor. O günden bugüne kadar restoran sahibi devamlı konuşuyor, Türkiye Futbol Direktörü'nden ses yok.
Bakınız beyler, bir mekanda karşılaşırsınız, birbirinize gıcıksınızdır. Birden laf düellosu olur ve birbirinizi döversiniz... Bunu bir yere kadar anlarım. Ama sen futbol direktörüsün, kişiyle konuşuyorsun, oraya gidiyorsun ve dayağı yiyorsun. Bu nasıl iştir beyler… Birileri çıkıp bir şeyler söylesin. Fatih Terim'in bastığı mekanın sahibi TFF yönetim kurulu yedek üyesidir. Birkaç yıl önce bu Adana kebapçısı olan arkadaş Adanalı olan Fatih Terim'e elleriyle acılı Adana kebabı yediriyordu. Fatih Terim bu sefer Alaçatı'ya acılı Adana kebabı yemeye gitmedi. Kebap dükkanını dağıtmaya gitti ama duble porsiyon acılı Adana yiyerek geri döndü. Bugüne kadar da hala konuşmuyor. Ey Federasyon, ey Spor Bakanım, ey Demirören lütfen ses verin. Rica ediyorum.

Dipnot
Bazı durumlarda, mahkum olursanız, yazamaz ve konuşamazsınız. Yıllar önce Yıldırım Demirören, TFF Başkanı olduğunda, Milliyet gazetesinde çalışan Mehmet Demirkol, Milliyet'ten istifa ederek bir başka gazete Fanatik'e gitti. Neden? Federasyonun başkanının gazetesinde çalışsaydı Federasyon hakkında konuşup yazabilir miydi? Mehmet Demirkol'u çok tanımam ama yaptığı bu olay Türkiye'de derstir. Allah kimsenin başına birilerine mahkum yaşamayı vermesin.

BİZE ULAŞIN